Bu Yollar Bana Sökmez
Ben bu yönetmenleri, senaristleri anlamıyorum.
Yaptıkları işleri izleyen o kadar İstanbullu insan varken bu tür hatalara nasıl
düşüyorlar ya da bilinçliyse de niye yapıyorlar gerçekten çözemiyorum. Derdim
ne mi? Hemen anlatıyorum.
Bir süredir, dizi filmleri boş boş izlememek için
kendi kendime yeni bir iş edindim: dizi filmlerde geçen mekanları tahmin etmek.
Hem İstanbul bilgimi ölçüyorum hem eğleniyorum. Hem de hangi yönetmen, hangi
dizi filmin hangi sahnesi için hangi mekanı tercih etmiş ona bakıyorum. Seçilen
mekanlar ekrana nasıl yansıyor onu ölçüyorum. Tabi bildiklerim, bilmediklerime
göre oldukça az. Zaten son dönemlerde diziler bence ikiye bölünmüş durumda.
İstanbul’da fazlasıyla günlük hayatın içinde çekilenler ve zorunlu olmadıkça
şehre inmeyenler. E haliyle benim derdim de şehir içinde çekilenlerle. İşin
özü, eğlenceli oluyor, tavsiye ederim.
Asıl konuma gelecek olursam sorun şu ki İstanbul’u
iyi bilen insanlar, bana göre bazı sahneler için salak yerine konuluyor. Ve bu
izlediğin proje mükemmel bile olsa ondan uzaklaşmana sebep oluyor. Her gün iki
yakayı da ziyaret eden, İstanbul’u ana hatlarıyla bilen bir insansanız, mekanı
veya caddeleri kolaylıkla tahmin edebilirsiniz. Özel bir çabayla gizlemeye
çalışmamışlarsa tabi.
Örneğin, geçen gün Zeki Demirkubuz’un Bulantı
filmine gittim. Filmdeki tek bir sahne bana ‘Ne saçmalıyorsunuz ya?’ dedirtip bu
yazıyı yazmama sebep oldu. Demirkubuz’un Çağlar Çorumlu ile arabada çekilen
sahnesinde pek güzel bir şekilde Bomonti – Kabataş tünelinden geçiliyor. Dolmabahçe
ışıklarından Karaköy yönüne doğru devam ediliyor. Ve Fındıklı civarında
Demirkubuz, Çorumlu’yu yoluna toplu taşımayla devam edeceği için arabadan
indiriyor. Sarf ettiği cümle şuna benzer bir şeydi: Yolun karşısına geç, biraz
yürüdükten sonra metrobüs durağını göreceksin. Fındıklı? Metrobüs?
Bir an istemsizce, metro mu demek istediler acaba,
dedim. Ama oradan geçen bir metro hattı da yok. Tramvay deseniz çok alakasız.
Zaten bundan önceki sahnede metrobüs muhabbeti yapılmış, Çorumlu’nun oturduğu
yerden Mecidiyeköy’e geçişinin metrobüs sayesinde kolaylaştığı bilgisini
almıştık. Yani metrobüs konusunda hemfikiriz. Yanlış söylenmemiş. Yanlış
duyulmamış. E ama Fındıklı?
Belki başkaları için küçük detaylar bunlar. Belki
kiminiz filmi izlediği halde farkında bile değil. Belki de en az benim kadar
takıldınız. Bilemiyorum. Ama ben cidden bu durumdan garip bir şekilde rahatsız
oluyorum. ‘İzleyiciyi salak yerine koyuyorlar’ yorumunu da geçtim, benim o işe
bakış açımı bile değiştiriyor. Yani şahsen ben bu filmi seneler sonra bile
hatırlarım. Ama iyi olduğu için, üzerimde etki yarattığı için değil. Neden?
İşte tam da bu bahsettiğim sebep yüzünden. Bilumum başka örnekler fark ettikçe,
hepsini birbirine katar, kendimce yeniden söverim. Bazen onların da akılda
kalmak için böyle saçma çabalar içine girebileceğini de düşünüyorum. Ama bence
o da değil. Yani kesinlikle boş verilmişlik. Zira bu sahne için alternatif pek
çok şey yapılabilirdi.
1) Mekan cidden metrobüsün geçtiği uygun bir yer
olabilirdi.
2) Oyuncu direkt metrobüse değil de metrobüse giden
bir başka toplu taşımaya yönlendirilebilirdi.
Vs vs vs.....
Buna benzer bir hata Paramparça dizisinin ilk
sezonunda da yapılmıştı. O da fazlasıyla dikkatimi çekmiş, ‘Neyin kafası bu?’
dememe sebep olmuştu.
Yani bunları fark etmek bir yandan hoşuma gitse de
bir yandan da sinirimi bozuyor cidden. Yapmayın. İstanbul çok büyük bir şehir,
evet. İstanbul’u bilmeyen pek çok kişi izliyor, evet. Ama aylarınızı belki
senelerinizi verdiğiniz bir işi, bir kişinin gözünde bile sırf bu yüzden küçük
düşürmeyin bence. Yazık. Adınıza, emeğinize yazık.
Yorumlar
Yorum Gönder