Hoşgörü(süz)
Bizim ülkemiz ne zaman bu
kadar yobaz insanla doldu? Ya da ne zamandan beri dinimize, inanış şeklimize
herkes, istediği zaman, istediği yerde laf edebilir oldu? Bulunduğumuz İslam
coğrafyası içinde, bu dini bu zamana kadar ayrı ve özel kılan hep hoşgörüsü
değil miydi? Ne oldu da bu hoşgörü yeteneği kayboldu?
Malumunuz, sanat tarihi okuyan bir genç
var karşınızda. Bizim dersler için yazmak neyse görmek de odur. Fotoğraflar
veya yapılar olmadan anlamsızdır. Hele ki gezmeden! Bu sene aldığım müthiş bir
ders var: Klasik Dönem Sonrası Osmanlı Mimarisi. E biricik öğretmenimiz de bizi
ders kapsamında işlediğimiz yapılara götürüyor her hafta. O müthiş boyutlardaki
yapılar altında eziliyor, bir sanat tarihçisi olsak dahi “Yahu adamlar nasıl yapmış
bu yapıları?” demeden edemiyoruz. Büyülü atmosferlerini tarif etmem zaten
imkansız. E bir de azıcık yapının dilinden de anlayınca bu geziler tadından
yenmez oluyor haliyle.
Geçen haftaki rotamız önce Şehzade Camii,
ardından Süleymaniye Camii’ydi. Şehzade’yi gayet güzel gezdikten sonra
Süleymaniye’ye geçtik. Daha caminin iç kısmına adım attık ki güvenlik
görevlileri(!) bana direkt İBB baskılı muazzam mavi eteklerden uzattı. Hatta
abartmıyorum, eteği giymemi emretti. Eteği aldım, altımda kot pantolon olduğu
için veriyorlar sandım ve arkadaşlarıma da rahat bir şekilde etek verebilsinler
diye kenara çekildim. Fakat benden başka kimseye etek vermediler. Sebebini
sorduğumda ise “Sizin pantolonunuz yırtık, dizleriniz açık olamaz.” dedi yine
sert bir tavırla. Bu sırada arkamdan camiye giren arkadaşıma ise “Hanımefendi
kafanızı kapatır mısınız?” diyerek gayet yüksek bir sesle ve yine emredercesine
bağırdı. “Tamam kapatıyorum sakin olun.” diyen arkadaşıma ise verdiği cevap
şuydu “Girmeden kapatacaksınız! Girince bir anlamı kalmıyor.”
Şimdi bu iki cümle ve iki niyet arasında
çok net farklılıklar olduğunu düşünüyorum şahsen. Öncelikle, böylesi önemli
dinsel yapılarda, belli bir takım kıyafet kurallarının olmasına kesinlikle
karşı değilim. Ama bu kuralı neden bir güvenlik görevlisi uyguluyor? Neden
böyle bir tavırla uyguluyor? Hadi uyguladı, mizacı sert diyelim, her gün bir
sürü insan geliyor hepsine aynı şeyi yapmaktan yoruluyor diyelim. Ama bunun
‘anlamı’ ona mı kaldı cidden? Ben daha çok saygı duyarım, avludayken bile
başımı örterim, o daha az saygı duyar (veya unutmuştur, her neyse) içeri
girince örter. Bunun karşılığı bu şekilde tepki almak mıdır? Kaldı ki, benim
niyetimi, saygımı, hissiyatımı sorgulamak ona mu düştü? Yapmayın ya. Gözünüzü
seveyim.
Zaten son zamanlarda ülkemizde herkes
dindar ve dindar olmayan şeklinde sadece iki kalıp varmış gibi yargılanıyor.
Bazen belki de istemeden biz bile aynı şeyleri düşünüyoruz. Ama böylesi önemli,
turistik ve manevi değeri yüksek olan yerlerde bu sahnelerle karşılaşmak insanı
gerçekten üzüyor.
Sonrasında yurt dışında gittiğim dini
yapıları düşündüm mesela. Kimisinde aynı şekilde kıyafet kuralları ve
görevlileri var, kimisinde ise sadece girişte bir sepette bırakılmış etekler.
Ve çoğu da gayet iyi niyetli davranıyor. Bu oranın kuralıysa zaten yapılacak
ama sen niye bana bunu çile haline getiriyorsun ki? Yani yazık değil mi, o
güzelim yapı hakkında çok daha güzel, çok daha tarihi şeyler konuşabilecek,
yazabilecekken bunları konuşuyor olmamıza? Bence yazık. Yapmayın. Bizi dinden, bizi
kendinizden, bizi hayattan soğutmayın artık.
Yorumlar
Yorum Gönder