Bir Gencin Itirafları V
Gelin Birlikte Gülelim
Kendini müziğe kaptırmış, hayattan kopmuş bir halde toplu taşımalarda,
sıkıcı, saygı nedir bilmeyen insanlarla birlikte yaşaya yaşaya hepimiz içimize
kapandık.
Son zamanlarda gençler olarak bir
eksikliğimiz iyice gözüme batar oldu. Sokaktaki kimseye gülmüyoruz! Bizimle
sohbet etmeye çalışan biriyle ilgilenmiyoruz bile. Ve işin çok daha kötüsü,
etrafımızdaki pek çok olaya da sessiz kalıyoruz.
Bu yazıyı aslında biraz kendimden biraz da
gözlemlerimden yola çıkarak yazıyorum. Geçenlerde size de anlattığım İstanbul
Coffee Festival’e tek başıma gittim. Normalde yalnız takılmayı seven bir insan
değilim. İtiraf etmeliyim ki, bir süre sonra sıkıldım da. Ama benim için çok
büyük bir deneyim oldu.
Tanımadığım(ız) insanlarla konuşmayı
unuttuğumu(zu) fark ettim. Tek başınasın, kahve standına gidip kahve almak ve o
insanlarla konuşmak zorundasın. Hadi bu basit bir diyalog. Ama mesela çimenlik
alanda boş minder var mı diye bakıyorum, şak önümdeki çift kalkıyor. Normal bir
insan emin olmak için “Kalkıyor musunuz?” diye sorar ya hani, ben de soruyorum
ama sesim içime doğru çıkıyor. Kendime şaşırdım, hatta bir ara “Selin kendine
gel, bu sen değilsin!” dediğim bile oldu.
Bu kendi üzerimden verdiğim çok minik bir
örnek ama eminim hepimiz gün içinde mutlaka benzer şeyler yaşıyoruz. Ben bunu
galiba biraz da kulaklıkla müzik dinlemeye bağlıyorum. Kendini müziğe
kaptırmış, hayattan kopmuş bir halde toplu taşımalarda, sıkıcı, saygı nedir
bilmeyen insanlarla birlikte yaşaya yaşaya hepimiz içimize kapandık. Otobüste
bir bağrış çağrış olsa, kulaklığı çıkarıp önemli bir şey var mı diye dinler
“Aman bana ne ya, şoför çok oyalanmasa da geç kalmasak.” diyip bencilliğin
alasını yapar olduk. Oysa kim niye bağırıyor, olay ne bilmiyoruz, anlamaya da
çalışmıyoruz.
Tabi bu ‘gülümsememe’, ‘sohbet etmeme’
hali sadece biz gençlere özgü değil. Sanırım İstanbul’un çoğunluğu bu halde
artık.
Ben kendimce çok basit bir şey tavsiye
edeceğim. Çünkü kendimde işe yaradığını gördüm. Aranızda benim gibi bu durumdan
şikayetçi olan birileri varsa belki dener. Toplu taşımaya bindiğinizde bazen
müzik dinlemeyin. Biliyorum ilk başta zor gelecek ama sıkın dişinizi. Bir olay
olmasa dahi, o insanlarla cidden aynı otobüste olun. O havayı gerçekten
soluyun. Ne bileyim kapıya doğru yönelen birine “Gelin yer değiştirelim.”
diyin, boş koltuğu gösterip “Amca geç sen otur.” diyin. Konuşun insanlarla.
Ve yalnız başınıza, kulaklıkla müzik
dinlemeden bir şey yapın. Bir kafede kahve için, bir etkinliğe gidin, bir
mağaza gezin. Ama tek başınıza olun ve mutlaka en azından sipariş
vermek/konuşmak zorunda kalacağınız birileri olsun. Ve konuşun da. Ama tam da
bunu yapma isteğiniz hayatınızda geçirdiğiniz en kötü güne mi denk geldi? Siz yine
de gülün. Sebepsiz yere gülün, bırakın siparişinizi alan garson halinize
gülsün, mağazadaki personel sizi deli zannetsin. Oyunculuk yapın. Arkanızdan
insanların “Ne kadar da güleç bir insandı.” dediğini düşünün. Emin olun (her
şeyi başkalarının düşüncelerine göre yönlendirdiğimiz hayatlarımızda) bunu
düşünmek bile size kocaman bir adım attıracak. Bana güvenebilirsiniz J
Yorumlar
Yorum Gönder